Sosyalist bir anayasaya, Küba Anayasası’na dair gözlemler

Türkiye’de bir Anayasa değişikliği çalışması yürütülüyor. Bu çalışamanın bir ucu, vitrine daha fazla özgürlük ve demokrasi koyduğunu vaat ederken, diğer ucu topyekûn rejim değişikliğini adresleyerek, Başkanlık Sistemi adı altında daha totaliter bir yere evrilmeye imkan sağlıyor.

Anayasanın bir ülkenin temel metni ve daha da önemlisi toplumun bütün katmanlarının olurunu alması gereken bir içeriğinin olmasının yanında, yazıldığı coğrafyanın içindeki bütün canlıların haklarını koruyan, gözeten bir kapsamı da olmalı. Bu sebeple uzun ve tabana yayılan bir tartışma sürecinden sonra ancak yeni bir anayasanın üretilmesi gerçekleşebilir.

İdeoloji, coğrafya, ırk, millet, dil, din ayrımları olmaksızın bütün canlıların hakettikleri var; Sağlık, eğitim, barınma, beslenme gibi yaşamın en temel haklarını içinde bulundukları sistemden bir şekilde sağlıyor olmaları gerekir. Bu çerçeveden bakınca Sosyalist bir ülkenin, Küba’nın anayasasında bu haklar nasıl ve ne kadar garanti altında? Türkiye’nin 1982’den kalan mevcut anayasasında durum nedir, bunların karşılıkları var mı, varsa nasıl düzenlenmiş.

Mevcut Küba anayasası 24 Şubat 1976’da referandumla yürürlüğe girmiş, fakat geçmişi daha da eskilere dayanmakta. İlk Anayasa, 10 Ocak 1869’da Küba-İspanyol Savaşı’ndan hemen önce kabul edilmiş ve köleliğin yürürlükten kaldırıldığını ilan etmişti. Bu Anayasa İspanya’ya karşı verilen savaşta, otuz yıl boyunca üç kere değişiklik de görmüş. ABD’nin Küba’yı işgali sonrasında tarihe “Platt Zeyilnamesi” olarak geçen sekiz madde Anayasa’ya enjekte edilmiş. Platt Zeyilnamesi, ABD’nin çıkarları için gerekli gördüğünde Küba’ya müdahale hakkı ve üs kurmak için ABD’ye toprak tahsisi hakkı veriyordu. Günümüze kadar gelen Guantanamo sorununun temeli bu maddeye dayanmaktadır. 1959’da Fidel ve diğer yurtseverlerin yaptıkları devrim sonrasında kurulan Küba Cumhuriyeti bu maddeleri çıkartmıştır fakat ABD’nin Küba topraklarındaki “kanunsuz” Guantanamo işgali günümüzde devam etmektedir.

Belli başlıklar altında bu iki metni inceleyelim.

Siyasi ilkeler
“Küba bağımsız, egemen, demokratik ve sosyalist bir işçi devletidir. Egemenlik halkındır ve devletin tüm gücü halktan doğar. Başka bir yol kalmadığında, tüm vatandaşlar bu Anayasa’da belirtilen siyasi, sosyal ve iktisadi düzeni devirmeye çalışan herhangi bir kimseye karşı silahlı mücadele dahil olmak üzere her türlü araçla mücadele hakkına sahiptirler. Ulusu dönüştürmek, bütünüyle yeni ve adil bir toplum yaratmak konusundaki yeteneğini ispatlamış olan sosyalizm geri alınamaz: Küba asla kapitalizme geri dönmeyecektir. Marksizm-Leninizm ve Marti’nin fikirlerinin takipçisi olan Küba Komünist Partisi toplumun liderliğini temsil eder. Devlet din özgürlüğünü tanır, saygı gösterir, dini kurumlar devletten ayrılır. Küba’nın öncü gençliğinin örgütü Komünist Gençler Birliği, sosyalizmin geliştirilmesi görevi için devletçe tanınır ve teşvik edilir.”

Küba Anayasası’ndaki, 2002 yılında eklenen bir maddeyle “Devrimin sosyalist karakterinden geri dönülmeyeceği” ilkesi, Türkiye Anayası’ndaki ilk 3 Madde gibi değiştirilemez hüküm olarak sabitlenmiştir. Türkiye Anayasası’nda ülkemiz; Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak tanımlanır. Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir, bu maddeler değiştirilmesini dahi teklif etmemek şartıyla korunmaktadır. Sadece 1982 değil, Türkiye’de hazırlanan hiçbir Anayasa’da, Küba’dakine benzer, açık bir şekilde, tüm vatandaşları gerektiğinde “Silahlı Mücadele”ye çağıran bir madde olmamasına rağmen, üç kere silahlı darbe yapılması ve bu hakkın Anayasa’ya dayandırılması oldukça ilginçtir. Anayasa’daki 1. Madde Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğunu söyler fakat bunun ideolojik bir karşılığı yoktur. Anayasamızda “Genç” kelimesi sadece Gençlik ve Spor bölümünde geçip, devletin gençleri nasıl yetiştireceği ile sınırlanmıştır. Küba Anayasası’ndaki gibi, “gençlere görev verilmesi” gibi somut bir karşılık yoktur.

Sosyal ilkeler
“Devlet, halk için halk iktidarı olarak, sadece Küba vatandaşlarının değil, ‘insanoğlunun’ özgürlüğünü ve saygınlığını güvence altına alır, ulusal ekonomiyi planlı bir şekilde yönlendirir; çalışabilir durumdaki her erkek ve kadının bir iş olanağına sahip olmasını, hiçbir engelli insanın yeterli geçim kaynaklarından mahrum bırakılmamasını, hiçbir hasta insanın sağlık hizmetlerinden mahrum bırakılmamasını, hiçbir çocuğun okul, yiyecek ve giysi ihtiyaçlarından mahrum bırakılmamasını, hiçbir gencin eğitim olanağından mahrum bırakılmamasını ve hiçbir insanın eğitim, kültür ve spor etkinliklerinden mahrum bırakılmamasını güvence altına alır. Hiç bir ailenin rahatlık içinde yaşayacak bir konuttan mahrum kalmamasını başarmak için çalışır. Devlet din özgürlüğünü tanır, saygı gösterir ve güvence altına alır; her yurttaşın din değiştirme ya da dini inanca sahip olmama özgürlüğünü tanır. Küba Cumhuriyeti’nde dini kurumlar devletten ayrılır, farklı inanç ve dinler aynı saygıyı görürler.”
Bu maddelere göre, iş, sağlık, eğitim ve barınma gibi temel haklar Anayasa’yla güvence altına alınmıştır. Türkiye Anayasası’ndaki 56. Madde Genel Sağlığa ait hükümleri barındırmakta, devletin planlama, düzenleme ve denetleme görevleri öne çıkmaktadır. 42. Madde, ilköğretimin zorunlu ve “Devlet” okullarında parasız olmasını güvence altına alır. Bütün vatandaşların topyekûn eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamayacağı çok açık yer alırken, devlet tarafından bu hükmün güvence altına alınıp alınmadığı net değildir. 57. Madde dışında Anayasa’mızda konutun bahsi geçmemektedir. Devletin rolü tedbir almak ve teşebbüsleri desteklemekle sınırlıdır. Din ve inanç özgürlüğü her iki Anayasa’da da güvence altındadır tek fark, Anayasa’mız da ki 24. Madde’de yer bulan “Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve orta-öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır.” cümlesidir. Devlet, başta eğitim, sağlık, sosyal güvenlik olmak üzere temel alanlarda özel sektöre ağırlıklı rol biçer, kapitalist devlet olmanın gereklerini yerine getirir.

Devletin egemenliği
“Küba Cumuriyeti anti emperyalizm ve enternasyonalizm prensiplerini benimser. Yeni-sömürgeci ve emperyalist politikalar karşısında, Üçüncü Dünya ülkelerinin birliğini savunur, emperyalizmi kınar. Herhangi bir ülkenin iç ve dış işlerine yönelik doğrudan veya dolaylı müdehaleyi reddeder. Her devletin devredilmez ve egemen bir hakkı olan kendi topraklarında telekomünikasyonun kullanılışını evrensel uygulamalara bağlı olarak düzenleme haklarının ihlal edilmesine karşı durur. Saldırgan ve fetihçi savaşları uluslararası suç sayar; ulusal bağımsızlık mücadelelerinin ve işgale karşı direnişin meşruiyetini tanır; ve saldırı altında olan, bağımsızlık ve kendi kaderini tayin hakları için mücadele eden halklarla dayanışmayı enternasyonalist görevleri arasında sayar.”

Türkiye Anayasası’nda, emperyalizm ve sömürgeleşmeye ait bir madde yoktur. Küba Anayasası, iletişim gibi çok stratejik bir başlığı, anayasasında koruma altına almışken, bizim anayasamızda böyle bir madde yoktur, devletin stratejik kurumları ve sanayileri anayasa ile koruma altında değildir.

Aile
“Devlet aileyi toplumun ana çekirdeği olarak kabul eder. Evlilik eşler için haklar ve görevlerin tam eşitliği temeline dayanır. Meşru veya gayri meşru doğan bütün çocuklar aynı haklara sahiptir. Devlet uygun yasal yollar ile ebeveynliğin belirlenmesi ve tanınmasını garanti eder.”

Küba Anayasası’nda, aile kurumu içinde, kadın erkek eşitliği ve evlilik dışı doğan çocukların yasal hakları kesin olarak güven altındadır. Anayasa’mızda 41. Madde’de 3.10.2001’de yapılan değişiklikle eşler arasındaki eşitlik Anayasal güvence altına alınmıştır.

Eğitim ve kültür
“Devlet eğitim ve kültür politikasını bilim ve teknolojideki ilerlemeler, Marx ve Marti’nin ideolojisi ile evrensel ve Küba ilerici pedegoji geleneğine dayandırır; eğitim devletin bir hizmetidir ve ücretsizdir. Ailelerin iktisadi durumundan bağımsız bütün eğitim araçları ücretsizdir. Yetişkinlerin ve işçilerin eğitimi de kurslar aracılığı ile hayata geçirilir. İçeriği Devrim karşıtı olmadığı sürece sanatsal yaratım ve ifade özgürlüğü vardır Bilimde yaratma ve araştırma özgürlüğü vardır. Devlet işçilerin bilimsel çalışmalara katılmasını mümkün kılar. Devlet Küba’nın kültürel kimliğinin ve mirasının korunmasını sağlar.”

Küba, Sovyetler Birliği dağılmadan önce, Anayasal ideolojisini, Marksizm ve Leninizm üzerine kurmuştu fakat Sovyetler’deki değişiklikten sonra, ulusal bilince katkı vermesi için, Fidel’in de fikir babası olan, Marti’nin öğretileri Anayasa’da yer almıştır. Anayasa’mızın 42. Madde’sine göre eğitim ve öğretimin Atatürk İlkeleri ve Devrimleri doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetiminde yapılacağı güvence altına alınmış olması yukarıdaki madde ile koşut sayılabilir. Parasız eğitim sadece ilköğretim için geçerlidir. Anayasa’mızda sanatsal üretim ve Atatürk Devrimleri, işçiler ve bilimsel çalışmalar arasında ilişki kuran bir madde bulunmamaktadır.

Yükümlülükler
“Vatandaşlar, sosyalist toplumun hedefleriyle uyumlu olarak ifade ve basın özgürlüğüne sahiptir. Toplanma, gösteri ve örgütlenme özgürlükleri emekçi halkın tüm kesimleri için geçerlidir… Vatandaşlara tanınan özgürlüklerin hiçbiri Anayasa ve yasaların hükümlerine ve sosyalist devletin varlık ve amaçlarına ya da Küba Halkının sosyalizmi inşa etmek kararına aykırı biçimde hayata geçirilemez.”

Küba, bu maddeyle ifade ve basın özgürlüğünün, Küba’nın sosyalist hedefleriyle çatışmamasını Anayasal güvenceye alır. Elli yıla yaklaşan devrimin kazanımlarını ortadan kaldırmaya çalışan girişimleri önleyen bir maddedir bu, tıpkı Anayasa’mızın 1, 2 ve 3. maddeleri gibi. Sosyalizmin, günün koşullarına ve ihtiyaçlarına göre iyileştirilmesi, geliştirilmesi ve gerektiğinde de uygulamaların eleştirilmesi için birçok imkan ve ortam kanunlarla sağlanmıştır.

Bu araştırmaya kaynak olan temel belgeler her iki ülkenin anayasalarıdır. Anayasanın devletin yükümlülüklerini, yapısını belirleyen, yurttaşların hak ve özgürlüklerini güvenceye bağlayan temel hukuk belgesi olduğu göz önüne alındığında, bazı kanun veya kararnamelerle, anayasa dışındaki yaptırımlar, uygulamalar ve değişiklikler bu araştırmada gözönüne alınmamıştır. Bununla beraber Türkiye ve Küba’da anayasaların hazırlanış biçimleri de birbirinden oldukça farklıdır. Küba’da “Meclis Komisyonları” olarak adlandırılan, sosyalist demokrasinin işletilmesi açısından tartışılmaz bir ağırlığa sahip olan, kendi konularında uzlanmaşmış bireylerden oluşan bu komisyonlar (Kültür, Teknoloji, Sağlık, Tarım, Eğitim, gibi), halk iradesinin ülke yönetimine, kanunlara ve sonuçta anayasaya yansımasında önemli rol oynar.

Bunu bir örnekle açıklama gerekirse, Anayasa’daki “Küba’daki yasama yetkileri ve bunları yürütmekle sorumlu milletvekilleri, hükümet, bakanlıklar, komiteler, imza sayısı on bini bulan sıradan vatandaşların talebi üzerine değiştirilebilir” maddesine dayanarak devrime karşı olduğu bilinen bir kişi ABD’den açıkça para yardımı alarak bir imza kampanyası başlatmıştı. Hedefi on bin imza toplayarak rejimi değiştirmek! Bunun üzerine Küba halkı devrimi ve rejimi savunan geniş bir karşı kampanyayla sekiz milyondan fazla imzayı kısa sürede bir araya getirerek bu karşı devrimci girişimi engelledi. 2002 yılındaki son değişiklikte “Devrimin sosyalist karakterinden geri dönülmeyeceği” ilan edilmiş, Anayasa’ya eklenmişti.

Sosyalist devlet ve kapitalist devlet anayasalarındaki niteliksel ve ilkesel farklar iki anayasada da açık olarak görülmektedir. Sosyalist anayasanın sınıfsallık ve gerçek eşitlik başlıklarında altını doldurduğu maddeler, ortaya koyduğu örnekler ve gerçekler, bu anayasanın halkın iradesini daha iyi yansıtabildiği yönündedir.

Cüneyt Göksu [email protected]

Kaynaklar:
Küba Cumhuriyeti Anayasası, Jose Marti Küba Dostluk Derneği Yayınları
http://www.tbmm.gov.tr/Anayasa.htm
Ada Martinez’le söyleşi: http://haber.sol.org.tr/enternasyonal-gundem/ada-martinezle-soylesi-2-kuba-insaninin-politik-bilinc-duzeyi-ne-durumda-haberi
Ali Rıza Aydın, Anayasa Mahkemesi Eski Raportörü

http://www.birgun.net/haber-detay/sosyalist-bir-anayasaya-kuba-anayasasi-na-dair-gozlemler-142382.html