SÖYLEŞİ | ‘Selam Sana Fidel…’

SÖYLEŞİ | ‘Selam Sana Fidel…’

Yazar, çevirmen, Dayanışma Meclisi üyesi Celil Denktaş ile geçtiğimiz haftalarda okurla buluşan Selam Sana Fidel’i, Küba’yı ve beş yıl önce kaybettiğimiz Fidel’i konuştuk.

EKİN SÖNMEZ

25.11.2021

Küba ulusal şairi ve Devrim’in büyük bir kültür emekçisi, komünist, siyasetçi, gazeteci Nicolás Guillén’in şiir ve düzyazılarından oluşan Selam Sana Fidel, Celil Denktaş çevirisi ile Yazılama Yayınları’ndan çıktı. Nicolás Guillén Vakfı’nın, Fidel’in doksanıncı doğum gününe armağan olarak 2016 yılında yayınladığı kitap, şairin kişiliği ve siyasi mücadelesi ile Fidel’i anlattığı eserlerinden bir seçki niteliğinde. Yazar, çevirmen, Dayanışma Meclisi üyesi Celil Denktaş ile geçtiğimiz haftalarda okurla buluşan Selam Sana Fidel’i, Küba’yı ve beş yıl önce kaybettiğimiz Fidel’i konuştuk.

Küba Devrimi’nin önderi Fidel Castro’nun aramızdan ayrılışının beşinci yılındayız​. Fidel hem Küba halkının hem tüm dünyanın gönlünde doldurulamaz bir yere sahip.​ ​Geçtiğimiz haftalarda okurla buluşan ​Selam Sana Fidel, biraz da özlemle hazırlandı desek doğru olur mu?

Fidel’i özlememek mümkün mü? Hiç kuşkusuz ki Fidel, insanlığın yirminci yüzyılından gelecek yüzyıllarına miras bırakacağı en büyük tarihsel kazanımlarından biridir. Yalnızca devrimciliğiyle değil, o alçak gönüllü, soğukkanlı filozofluğuyla da hak etti bu onuru. Küba’da hep, bir liderden çok, aileden biri olarak benimsendi. At, Küba’da bulunduğu evin bir bireyi olarak kabul edilir. Emeğiyle eve büyük katkı sunduğundan. Küba halkı Fidel’i, pek çok lakabının yanı sıra, ona bir de “at” lakabını vererek ödüllendirdi. Torun Guillén, Nicolás Hernández Guillén yani, “Bak sana ne önereceğim,” diye önüme, “Buenos Diás Fidel”i koyduğunda sevinçten ne yapacağımı şaşırmıştım. Bir büyük usta, bir diğer büyük ustanın en büyük eserini anlatıyor. Guillén Vakfı bu kitabı Fidel’in 90. yaş gününe armağan olarak hazırlamış. Malum, Fidel o yıl, yani 2016’da ayrıldı aramızdan. İşte böyle buruk bir yanı da var bu kitabın. Metinler 55-60 yıllık olsa da, daha o zamandan Fidel’e duyulan saygıyı, verilen değeri, duyulacak özlemi bir oya gibi işliyor. Kitap üzerinde çalışırken bu özlemin yanı sıra, Guillén’in heyecanını ülkemiz okuruna aktarma isteği de yönlendirici oldu diyebilirim.

Fidel ve Nicolás Guillén

Küba’nın ulusal şairi kabul edilen Nicolás Guillén’in Küba tarihinin doğru yazılmasına vurgu yaptığı biliniyor. Bugün de Küba gerçekliğinin doğru aktarılması bir mesele; Batı basını Küba ile ilgili sıklıkla sağlıksız, çarpıtılmış yayınlar yapıyor. Guillén’in yaşadığı dönemde bu konudaki ısrarı aynı zamanda bir öngörüydü diyebilir miyiz?

Bizim “Batı” olarak simgeleştirdiğimiz kapitalist merkezin Küba’daki, ve tabii Latin Amerika’daki adı, “Kuzey”dir. Bundan da, “ABD” kastedilir. Eh, anlaşılır bir şey. Yüz yıldan fazla bir süredir ABD silah zoruyla, finans gücüyle, kültür emperyalizmiyle orada. Daha önceki fiziki sömürge döneminden farklı, bizim ülkemizi, bölgemizi hedefine koyan “oryantalizm” belasının benzeri. Kapitalizm artık yenilik üretemiyor. Bilgi kirliliği, hiçbir somut dayanağı olmayan suçlamalar, bilim kurgu senaryolarını andıran felaket senaryoları ve bunlara dayanma çabasında olan muazzam bir propaganda saldırısı. ABD bu tür çalışmalar(!)a milyarlarca dolarlık bütçeler ayırıyor ve diğer kapitalist merkezlerin desteğini de belirli ölçülerde yanına almayı başarıyor hâlâ. Ancak Küba Devrimi ve Fidel’in dünya çapındaki saygınlığı bu ülkeler içerisindeki -yalnızca “sol”un değil- serin kanlı, aklı başında, dünyaya ve politikaya nesnel bakmayı becerebilen odakların, kişilerin giderek artan ilgisi artık bu çarpık, asılsız yayınları boşa çıkarmaya başladı. Dikkat ederseniz, José Martí Küba Dostluk Derneği’nin şu anda yürüttüğü destek kampanyasının benzerleri pek çok Batı ülkesinde ve Kuzey’de de ilgi görüyor. Kitaptaki bir yazıda -örneğin- Fidel’in Eylül 1960’taki ABD ziyaretinin, ABD halkı üzerindeki olumlu yankılarından söz ediliyor. Ama elbette emperyalizm Küba gibi kötü(!) bir örneğin yaşamasını engellemek için elinden geleni ardına koymayacak. Guillén, kıdemli bir komünist olarak bunu biliyor ve uyarıyor.

Küba Devrimi: Koca bir sanat eseri, bir şiir

Guillén, makalelerinden birinde Küba Devrimi’ni “bugüne değin hiçbir şairin yazmayı beceremediği koca bir sanat eseri, bir şiir”e benzetiyor, şiirin insanı eyleme geçmek için kışkırttığını da ekleyerek. Altmış üçüncü yıldönümüne yaklaştığımız Küba Devrimi ve Sosyalist Küba, bugün de devrimciler için, yani eyleme geçmek isteyenler için, bir ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Diğer yandan da Küba kendi geleceğine hazırlanıyor, önüne çıkarılan birçok engele rağmen… Sizce bu uzun şiirin nasıl bir devamı olacak?

Bu şiir sürecek elbette. Ortalama bir Kübalı’nın bu şiirden vazgeçmesi söz konusu değil. Çünkü Kübalı, sosyalizmin terkedilmesinin köleliğe dönüş anlamı taşıdığını çok iyi biliyor. Hep birlikte yaşadık: Emperyalizm, ABD, Covid-19 krizini kullanarak Küba’yı köşeye kıstırmaya çalışmak gibi -en hafif deyimiyle- onursuz bir işe girişti. Akılları sıra zorlanan Küba ekonomisini rejimin değiştirilmesine alet edeceklerdi. Beceremediler. Çünkü Kübalı kendi devriminden paranın değil, insanca yaşamın asıl olduğunu öğrenmişti çoktan. Emperyalizmin anlayamadığı bu. Evet abluka Küba’da hayatı zehir etmeye devam ediyor. Ama paraya teslimiyetin getireceği demokrasi(!)nin, yalnızca kendilerine hesap vererek yaşama özgürlüklerini bir daha yerine konulamayacak şekilde yitirmek anlamına geldiğini de çok iyi biliyor Kübalı. Gördük işte. Halk, muhalifleri evlerine hapsetti; burunlarını çıkartamadılar. Hem bunu öyle hükümetin, Komünist Parti’nin, milislerin öncülüğüyle ya da, iş olsun filan diye değil, kendi inisiyatifiyle, ne yaptığını bilerek ve o muhaliflerin Devrim’i kendilerinden çalmaya çalıştıklarından emin olduğu için yaptı. Küba sokaklarını bugün Devrim muhaliflerine kapatan, dördüncü kuşak. Artık kapitalizmi çözmüş, insanlığın sosyalizm dışında bir seçeneği olmadığını kavramış bir halk. Bu şiir elbette sürer!

Nicolás Hernández Guillén’le, Guillén Vakfı’nda

Kitap Guillén’in metin ve şiirlerinden bir oluşan bir derleme. Ne kadar büyük bir özenle hazırlandığı ilk sayfalardan itibaren dikkat çekiyor. Türkiyeli okuyucu için metinleri anlaşılır hale getirecek çok sayıda dipnot eklenmiş. Elbette siz tecrübeli bir çevirmensiniz ve Küba edebiyatını yakından tanıyorsunuz ancak yine de Selam Sana Fidel’in meşakkatli bir çeviri süreci olmuş olmalı…

Selam Sana Fidel’in çevirisi benim için önemli bir eğitim süreciydi. Hem politik tarih açısından, hem de dil açısından. Tabii bu süreçte Kübalı dostlardan epey destek aldım. Kendi ülkeniz de dahil, bir ülkenin kültür alt yapısını kavramak, yansıtmak zorlu bir uğraştır. Özellikle de edebi metinlerde bu zorluk katlanıyor. Örneğin şiirlerde… şairin sözünü doğru anlamak, bunu dilinize anlamını bozmadan ve tabii şiirsel özelliklerini de koruyarak anlaşılır bir biçimde aktarmak emek ve sabır gerektiriyor. Guillén, Afrika kökenli Karayipliler’in kendilerine özgü ritüellerine ses veren bir tarzın yaratıcısı. Bunu 1930’larda kuruyor ve bölgeye benimsetiyor. Örneğin bugün Kübalı genç ve orta yaş kuşağın pek bayıldığı, “Reggaeton” diye sınıflanan müzikler de bu tarzın bir kolu. Bunu Türkçeleştirmek gerçekten sabır istiyor. Bambaşka, Türkiye’de hiç bilinmeyen bir kültür. Kitaptaki şiirlerin çoğu bu tarzda kaleme alınmış. Bunları sesi bozmadan aktarmak, aynı zamanda ilettiği sözün anlamını korumak, Türkçe’de uyağıyla, mısra bütünlüğüyle şiirsel yapısını bozmamak…vb. Ne kadar başarılı oldu bilemiyorum. Bakalım nasıl dönüşler gelecek.

Çevirmen ve yazar olarak Türkçe’ye kazandırmak istediğiniz yeni kitaplar var mı? Yanlış tahmin etmiyorsam hazırlıklar çoktan başlamıştır…

Doğru. İki, iki buçuk yıllık bir program hazır. Ayrıca basımı bekleyen, hazır çeviriler var, altısı yayınevinde. Çoğu, Küba çocuk kitabı. Umarım bu süre içerisinde basılırlar. Küba’dan ülke okuruna ulaşmasını çok istediğim epeyce kitap var. Örneğin bir, José Martí biyografisi… bir, Vilma Espin fotoğraflı albümü… Fidel Castro fotoğraflı albümü… Che’nin gençlere ve çocuklara öğütleri içeren albüm tarzında bir yazı-şiir-mektup alıntıları seçkisi -ki bu hazır sayılır… Miguel Barnet’in şiirleri; Türkiye’de romancı olarak tanındı, oysa ki Küba’da şairliği ön plandadır. Tabii bu epey uzun vadeli bir istek ve herhalde bir ekiple kotarılsa daha verimli, daha hızlı gerçekleşecek.

Çeviren: Celil Denktaş, Basım tarihi Eylül 2021, Yazılama Yayınevi