Fidel’in ülkesinde CDR’ler: Devrimi düşünmek, yaşamak ve savunmak

1 Ocak 1959’da Batista’nın devrilmesiyle Küba’da başlayan devrimci süreç henüz kendine sosyalist bir doğrultu çizmeden önce Fidel, şimdiki Devrim Müzesi’nin önünde halka seslenirken şöyle der: “Bundan böyle kolektif bir gözetim sistemi kuracağız ve emperyalizmin uşaklarının buraya gelip gelemeyeceğini göreceğiz.” İşte böyle kurulur Devrimi Savunma Komiteleri, bir öncülü ya da projesi olmadan.

Küba’daki devrimci süreci durdurmaya çalışan emperyalist cephenin yurt içinde düzenlemekte olduğu sabotajlara artık bir de işgalin eklenmesinin söz konusu olabileceğinin farkındadır devrimci önderler. Ve kuruluşundan sadece altı ay sonra Domuzlar Körfezi Çıkartması gerçekleştiğinde CDR’ler, Küba Kadın Federasyonu (FMC) ile birlikte işgale karşı ilk hazırlıklarını tamamlamışlardır bile.

Gerçekten de 1975’de Küba Komünist Partisi ilk kongresini yapana kadar, Domuzlar Körfezi Zaferi ve daha pek çok devrimci ilerlemede, ülkedeki sosyalizasyonu ve politik katılımı örgütleyen gerçek halk inisiyatifleri olan CDR’lerin, Küba Kadın Federasyonu’nun, sonradan Genç Komünistler Birliği’ne (UJC) dönüşen İsyancı Gençlik Birliği’nin (AJR) ve Ulusal Küçük Çiftçiler Derneği’nin (ANAP) büyük rolü vardır.

Devrimin gözü kulağı CDR’ler
CDR’ler öncelikle kamu kurumlarında, tarım ve hayvan çiftliklerinde, okullarda ve ormanlarda devrimin sosyalist karakterinin ilan edilmesiyle daha da artan yangınları ve diğer sabotaj eylemlerini engellemek üzere yola çıktılar. Küba ekonomisine zarar vermeyi ve Kübalıları korkutmayı amaçlayan sabotaj ve suikast girişimlerini durdurmak, ABD tarafından finanse edilen karşıdevrimci cephenin deşifre edilmesini sağlamak amacıyla tüm mahalle ve sokaklarda geceleri dahi nöbet tutmaya başladılar. Böylece sadece karşıdevrimci eylemliliklerin azaltılmasıyla kalmayıp, başlangıçta basit bir nöbet organizasyonu gibi değerlendirilebilecek bu etkinlik sayesinde tüm halkı devrimi savunma göreviyle mobilize edebilme yeteneği kazandılar.

Tek ekonomik kaynak insan gücü
Devrim öncesi ekonomisi tümüyle tarıma, tarımda şeker kamışı üretimi ve ihracatına bağlı olan Küba’nın, 1960’lardaki en temel hedefi tarımsal kendi kendine yeterlilik için üretimin ve ürün çeşitliliğinin arttırılmasıydı. Bunun için yerelliklerde işgücü düzenlemeleri yapılmalı, böylece işsizlik de ortadan kalkmalıydı. Bu amaçla CDR’ler tarafından örgütlenen gönüllü çalışma tugayları 1960’lar Küba’sının elindeki neredeyse en önemli ekonomik kaynaktı.

Gönüllü çalışma tugaylarının oluşturulmasının yanı sıra kalifiye işgücünün oluşabilmesi ve verimliliğin arttırılabilmesi için teknik okullar açılmasında da etkin rol alan CDR’ler tüm bu kolektif çalışma mekanizmaları sayesinde sıradan insanın devrime örgütlenmesini sağladılar ve devrimle evlenip ona hep sadık kalan olan bir kuşak yarattılar.

Hiçbir şeye inancı olmayan kuşkucu kişiler hiçbir şey başaramazlar”
Elbette karşıdevrime karşı mücadelenin bir başka yolu devrimin ilerlemesiydi. Bunun bilinciyle CDR’ler pek çok farklı alanda rol üstlenmeye başladılar. Herhangi bir işgal durumuna hazırlıklı olabilmek için örgütlenen kan bağışı kampanyaları aynı zamanda kitlelerin yurtseverlik duygusuyla devrimi sahiplenmesini sağlamış, böylece devrimin ilk yıllarına damgasını vuran okuma yazma seferberliğinde CDR’lerin aktif rol oynaması da mümkün olmuştu.

CDR’lerin kuruluşunu, kitlelerin ruhunda gerçek bir devrimin başlaması olarak değerlendiren Fidel Castro, bu tarihi aynı zamanda toplumsal dönüşümün sağlanmaya başladığı siyasi devrimin başlangıcı olarak saptıyor.

CDR’ler mevcut olanaklar dışında tüm potansiyel olanakların seferber edilebilmesini sağladılar. Daha güzel bir ülkenin ve yaşamın hayalini kurmaya başlayan Küba halkı, güzel bir şehirde yaşamak için şehirlerini ağaçlandırma kararını alırken hava kirliliğine neden olan gazlardan arındırabilen ve astıma neden olan alerjenleri barındırmayan ağaçları seçti. Çocuk bahçeleri, kültürel alanlar, açık hava tiyatroları, spor kompleksleri, balık tutulabilecek dinlenme mekanları, kişiyi yaratıcı kılabilecek kültürel alanların hayalini kurup bunların inşasında hep beraber çalışmaya başladı. Kübalılar kendi yararlanacakları, kendilerinin olacağını bildikleri bu yerlerin inşasında büyük bir heves ve gönüllülükle çalışırken hem işsizlik sorununda yol alındı, hem de işçilerin yabancılaşma duygusundan sıyrılması sağlandı. CDR’ler sayesinde yaratılan olağandışı bir çalışma ruhu ve üretkenlikle devrimci süreç ilerlemeye devam etti.

Okuma yazma kampanyalarıyla elde edilen başarılar sonrasında devrimin yaratacağı yeni insan elbette eğitimli olduğu gibi sağlıklı da olmalıydı. Bunun üzerine CDR’ler aşılama kampanyalarında sağlık bakanlığı ile birlikte çalışarak pek çok bulaşıcı hastalığın hızlı bir şekilde eradike edilmesinde etkili oldular. Sağlık alanındaki misyonlarına daha pek çok şey ekleyen CDR’ler uzunca bir süredir kronik hastalıkların takibinden kadınların yıllık smearlerinin alınmasına kadar pek çok koruyucu sağlık hizmetinin sunulmasında aile hekimleriyle birlikte çalışıyor. Artık hastalıklarla değil hastalık etkenleriyle savaşıyor, çevre temizliği kampanyaları başlatıyor, dönüştürülebilen materyalleri topluyorlar.

Sağlık ve eğitim parametreleri yanında düşük suç oranlarıyla da ünlü olan Küba’da özel dönemde gıda kaynaklarına ulaşımının azalmasıyla beklenenin aksine yüzde 10 oranında azalan suç oranları elbette CDR’lerin potansiyel suç eylemini kolaylıkla mahallelerde tanımasıyla başarıldı.

Hala acil toplanabilme yeteneğini koruyan CDR’ler her yıl kasırgalardan etkilenen bu Karayip ülkesinde, kasırga öncesi ya da sonrası mobilizasyonu hızlıca organize edebiliyorlar ya da anavatanından uzak ve ABD’de tutulan küçük Elian için 2 milyon kişinin bir günde bir araya gelmesini sağlayabiliyorlar.

Statüko mu, demokrasi mi?
14 yaşından büyük tüm Kübalıların cinsiyet, ırk, din ayırımı yapılmaksızın üye olabilecekleri bir kolektif olan CDR’ler sokak, mahalle, belediye, il ve ülke ölçeğinde örgütlü bulunuyor ve bugün yaklaşık sekiz milyon üyesiyle 133.000 hücrede toplanıyor.

Küba halkı CDR toplantılarında, her türlü yasa ve düzenleme konusunda fikirlerini belirtme fırsatı buluyor. Her hafta kendi sokaklarında yaptıkları toplantılarda beraber yedikleri yemeğin ardından Fidel’in son konuşması ya da yazısı üzerine sohbet ediyorlar. Yeri geliyor av yasağını, yeri geliyor ev işlerinin ve çocuk bakımının paylaşımını konuşuyorlar. Toplantıda devlet malının özenli kullanılmasından evliliği kötü giden bir çifte öneride bulunmaya kadar her türlü konu gündem edilebiliyor. Tartışmalarında konuları hep ilerleme kıstası ve heyecanıyla ele alıyorlar. Kurulduğundan beri politik katılım ve tartışmaların merkezi olan CDR’ler sayesinde halk tüm fikirlerini ulusal meclise iletme şansı buluyor çünkü her toplantıda mutlaka tutulan raporlar üst kurullara iletiliyor.

CDR’ler dünyadaki tüm sivil toplum modellerine meydan okuyarak ülkedeki 14 yaş üstü nüfusunun yüzde 80’inin örgütlendiği, Küba’ya özgü gerçek birer halk inisiyatifi olmaya devam ediyor.

Aslıhan Çakaloğlu

Bu yazı soL’da ilk olarak 29 Aralık 2010’da yayınlanmıştır.

http://haber.sol.org.tr/dunya/fidelin-ulkesinde-cdrler-devrimi-dusunmek-yasamak-ve-savunmak-178129